Rexbet Günün Editör Tahmin Kuponu!

  • Merhaba ziyaretçi, Topluluğumuza Hoş Geldiniz.

    Topluluğumuza Üye Olarak Ayrıcalıklarımızdan Yararlanabilirsiniz. Sitemizde hiç bir şekilde yasa dışı bahis oynatılmadığını bilerek hareket ediniz. İçerik sağlayıcı paylaşım sitelerinden biri olan Bahisideal Forum Adresimizde T.C.K 20.ci Madde ve 5651 Sayılı Kanun'un 4.cü maddesinin (2).ci fıkrasına göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Bahisideal hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler BURADAN iletişime geçilmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde Bahisideal yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacaktır. Bahisideal sitesinde yer alan yorum ve tahminler haber ve bilgi amaçlıdır. Üyelerin yazdığı yorum, tahmin ve bilgiler Bahisideal ’un görüşünü yansıtmaz. 7258 sayılı yasa gereği bahis oynatmak suçtur. Bahisideal hiçbir şekilde illegal bahis oynatmaz ve aracılık etmez. Ülkemizde mevcut yasadışı bahis sebepleri ile sitemize ulaşım sağlamışsanız lütfen Oley.com, Misli.com, Tuttur.com, Bilyoner.com, Birebin.com gibi iddia oynanması yasal olan siteleri kullanınız.

  • Bahisideal Reklam İletişim Kanalları

    live:bahisideal.reklam

    [email protected]

Mustafa Kemal Atatürk Hakkında Herşey (Atatürk Köşesi)

sseyhan

GalataSaray
Katılım
Eyl 28, 2017
Mesajlar
548
Bi Yaşı
7 Yıl 3 Ay
Takımın
galatasaray
Mustafa Kemal Atatürk Kronolojisi​
1881: Selanik'te doğdu.
1893: Askeri Rüştiye'ye girdi ve Kemal adını aldı.
1895: Selanik Askeri Rüştiyesi'ni bitirdi, Manastır Askeri İdadisi'ne girdi.
1899 Mart 13: İstanbul Harp Okulu Piyade sınıfına girdi.
1902: Harp Akademisi'ne girdi ve burada gazete çıkardı.
1905 Ocak 11: Harp Akademisi'ni Yüzbaşı olarak bitirdi, Şam'a 5. Ordu'nun 30. Süvari Alayı'nda staj yapmak için atandı.
1906 Ekim: Şam'da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ni kurdu. Şam'da topçu stajını yaptı ve Kolağası oldu
1908 Temmuz 23: Meşrutiyet'in ilan edilmesi için çalışmaları.
1909 Mart 31: 31 Mart ihtilalinde Hareket Ordusu Kurmay Subayı olarak çalıştı.
1911 Eylül 13: Mustafa Kemal, İstanbul'a Genelkurmay'a naklen atandı.
1911 Kasım 27: Mustafa Kemal, Binbaşılığa yükseldi.
1912 Ocak 9: Mustafa Kemal, Trablusgarp'ta Tobruk saldırısını yönetti.
1913 Ekim 27: Mustafa Kemal, Sofya Ateşemiliterliği'ne atandı.
1914 Mart 1: Mustafa Kemal, Yarbaylığa yükseltildi.
1915 Şubat 2: Mustafa Kemal, Tekirdağı'nda 19. Tümeni kurdu.
1915 Şubat 25: Mustafa Kemal'in Maydos'a gidişi.
1915 Nisan 25: Mustafa Kemal, Arıburnu'nda İtilaf Devletleri'ne karşı koydu.
1915 Haziran 1: Mustafa Kemal'in Albaylığa yükselişi.
1915 Ağustos 9: Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığı'na atandı.
1915 Ağustos 10: Mustafa Kemal, Anafartalar'dan düşmanı geri attı.
1916 Nisan 1: Mustafa Kemal'in Tuğgeneralliğe yükselişi.
1916 Ağustos 6: Mustafa Kemal, Bitlis ve Muş'u düşman elinden kurtardı.
1917 Eylül 20: Mustafa Kemal, memleketin ve ordunun durumunu açıklayan raporunu yazdı.
1917 Ekim: Mustafa Kemal, İstanbul'a döndü.
1918 Ekim 26: Mustafa Kemal, Halep'in kuzeyinde bugünkü sınırlarımız üzerinde düşman saldırılarını durdurdu.
1918 Ekim 30: Mondros Mütarekesi'nin imzalanması.
1918 Ekim 31: Mustafa Kemal'in Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı'na atanması.
1918 Kasım 13: Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı'nın kaldırılması ve Mustafa Kemal'in İstanbul'a dönüşü.
1919 Nisan 30: Mustafa Kemal'in Erzurum'da bulunan 9. Ordu Müfettişliği'ne atanması.
1919 Mayıs 15: İzmir'e Yunan'lıların asker çıkarması.
1919 Mayıs 16: Mustafa Kemal, Bandırma vapuruyla İstanbul'dan ayrıldı.

1919 Mayıs 19: Mustafa Kemal, Samsun'a çıktı.
1919 Haziran 15: Mustafa Kemal, 3. Ordu Müfettişi ünvanını aldı.
1919 Haziran 21: Mustafa Kemal, Ulusal Güçleri Sivas Kongresi'ne çağırdı.
1919 Temmuz 8 / 9: Mustafa Kemal, askerlikten çekildi. (Saat: 20:50)
1919 Temmuz 23: Mustafa Kemal'in başkanlığı altında Erzurum Kongresi'nin toplanması ve bir Temsil Kurulu seçerek dağılması. (7 Ağustos 1919)
1919 Eylül 4: Mustafa Kemal'in başkanlığı altında Sivas Kongresi'nin toplanması ve 11 Eylül'de sona ermesi.
1919 Eylül 11: Mustafa Kemal, Anadolu ve Rumeli Müdafaayı Hukuk Cemiyeti Heyet Temsiliyesi Başkanlığı'na saçildi.
1919 Ekim 22: Amasya Protokolü'nün imzalanması.
1919 Kasım 7: Mustafa Kemal, Erzurum'dan milletvekili seçildi.
1919 Aralık 27: Mustafa Kemal, Heyeti Temsiliye'yle birlikte Ankara'ya geldi.
1920 Mart 20: İstanbul'un İtilaf Devletleri tarafından ele geçirilmesi, Mustafa Kemal'in protestosu, Ankara'da yeni bir Millet Meclisi toplama girişimi.
1920 Mart 18: İstanbul'da Meclis-i Mebusan'ın son toplantısı.
1920 Mart 19: Mustafa Kemal tarafından Ankara'da üstün yetkiyi taşıyan bir Millet Meclisi toplanması hakkında illere duyuruda bulunulması.
1920 Nisan 23: Mustafa Kemal, Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açtı.
1920 Nisan 24: Mustafa Kemal, Büyük Millet Meclisi Başkanı seçildi.
1920 Mayıs 5: Mustafa Kemal'in başkanlığında ilk Hükümet'in toplantısı.
1920 Mayıs 11: Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti tarafından ölüm cezasına çarptırıldı.
1920 Mayıs 24: Mustafa Kemal'in cezası Padişah tarafından onaylandı.
1920 Ağustos 10: Osmanlı İmparatorluğu delegeleriyle İtilaf Devletleri arasında Sevr Antlaşması'nın imzalanması.
1920 Ocak 9 / 10: Birinci İnönü Savaşı.
1921 Ocak 20: İlk Teşkilat-ı Esasiye (Anayasa) Kanunu'nun esas maddelerinin kabulü.
1921 Mart 30 / Nisan 1: İkinci İnönü Savaşı.
1921 Mayıs 10: Mustafa Kemal tarafından Büyük Millet Meclisi'nde Anadola ve Rumeli Müdafaai Hukuk Grubu'nun kurulması ve Mustafa Kemal'in Grup Başkanlığı'na seçilmesi.
1921 Ağustos 5: Mustafa Kemal'e Başkumandanlık görevinin verilmesi.
1921 Ağustus 22: Mustafa Kemal'in yönetiminde Sakarya Meydan Savaşı'nın başlaması.
1921 Eylül 13: Sakarya Meydan Savaşı'nın kazanılması.
1921 Eylül 19: Mustafa Kemal'e Mareşallik rütbesinin verilmesi ve Mustafa Kemal'in Gazi ünvanını alması.
1922 Ağustos 26: Gazi Mustafa Kemal'in Kocatepe'den Büyük Taarruz'u yönetmesi.
1922 Ağustos 30: Gazi Mustafa Kemal'in Dumlupınar Başkumandanlık Meydan Savaşı'nı kazanması.
1922 Eylül 1: Gazi Mustafa Kemal'in: "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, İleri !" emrini vermesi.
1922 Eylül 9: Türk Ordusu'nun İzmir'e girmesi.
1922 Eylül 10: Gazi Mustafa Kemal'in İzmir'e gelişi.
1922 Ekim 11: Mudanya Mütarekesi'nin imzalanması.
1922 Kasım 1: Gazi Mustafa Kemal'in önerisi üzerine saltanatın kaldırılması.
1922 Kasım 17: Vahdettin'in bir İngiliz harp gemisiyle İstanbul'dan kaçması.
1923 Ocak 29: Gazi Mustafa Kemal'in Latife Hanım'la evlenmesi.
1923 Temmuz 24: Lozan Antlaşması'nın imzalanması.
1923 Ağustos 9: Gazi Mustafa Kemal'in Halk Fırkası'nı kurması.
1923 Ağustos 11: Gazi Mustafa Kemal'in 2. Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na seçilmesi.
1923 Ekim 29: Cumhuriyet'in ilan edilmesi.
1923 Ekim 29: Gazi Mustafa Kemal'in ilk Cumhurbaşkanı olması.
1924 Mart 1: Gazi Mustafa Kemal'in Büyük Millet Meclisi'nde Halifeliği kaldırması ve öğretimin birleştirilmesi hakkında açış nutkunu söylemesi.
1924 Mart 3: Hilafetin kaldırılması, öğrenimin birleştirilmesi, Şer'iyeve Evkaf Vekaletiyle (Bakanlığıyla), Erkanıharbiyei Umumiye Vekaletinin kaldırılması hakkındaki yasaların Büyük Millet Meclisi'nce kabul edilmesi.
1924 Nisan 20: Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye (Anayasa) Kanunu'nun kabul edilmesi.
1925 Şubat 17: Aşarın kaldırılması.
1925 Ağustos 24: Gazi Mustafa Kemal'in ilk defa Kastamonu'da şapka giymesi.
1925 Kasım 25: Şapka Kanunu'nun Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilmesi.
1925 Kasım 30: Tekkelerin kapatılması hakkındaki kanunun kabulü.
1925 Aralık 26: Uluslararası takvim ve saatin kabulü.
1926 Şubat 17: Türk Medeni Kanunu'nun kabulü.
1927 Temmuz 1: Gazi Mustafa Kemal'in Cumhurbaşkanı sıfatı ile ilk kez İstanbul'a gitmesi.
1927 Ekim 15 / 20: Gazi Mustafa Kemal'in Cumhuriyet Halk Partisi 2. Kurultayı'nda tarihi Büyük Nutku'nu söylemesi.
1927 Kasım 1: Gazi Mustafa Kemal'in 2. Kez Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi.
1928 Ağustos 9: Gazi Mustafa Kemal'in Sarayburnu'nda Türk harfleri hakkındaki nutkunu söylemesi.
1928 Kasım 3: Türk Harfleri Kanunu'nun Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilmesi.
1931 Nisan 15: Gazi Mustafa Kemal tarafından Türk Tarih Kurumu'nun kurulması.
1931 Mayıs 4: Gazi Mustafa Kemal'in 3.kez Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi.
1932 Temmuz 12: Gazi Mustafa Kemal tarafından Türk Dil Kurumu'nun kurulması.
1933 Ekim 29: Gazi Mustafa Kemal'in Cumhuriyet'in 10. Yıldönümünde tarihi nutkunu söylemesi.
1934 Kasım 24: Gazi Mustafa Kemal'e Büyük Millet Meclisi tarafından ATATÜRK soyadının verilmesi kanununun kabul edilmesi.
1935 Mart 1: Atatürk'ün 4. kez Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi.
1937 Mayıs 1: Atatürk'ün çiftliklerini Hazine'ye ve taşınamaz mallarını da Ankara Belediyesi'ne bağışlaması.
1938 Mart 31: Atatürk'ün hastalığı hakkında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'nin ilk resmi duyurusu.
1938 Eylül 15: Atatürk'ün vasiyetnamesini yazması.
1938 Ekim 16: Atatürk'ün hastalık durumu hakkında günlük resmi duyuruların yayınına başlanması.
1938 Kasım 10: Atatürk'ün ölümü. (Perşembe, saat: 09.05)
1938 Kasım 11: İstanbul Şehir Meclisi'nin olağanüstü toplantı yapması. Saraydaki Cumhurbaşkanlığı forsunun indirilerek yerine yarıya kadar indirilmiş Türk Bayrağı'nın çekilmesi.
1938 Kasım 12: Atatürk'ün ölümü dolayısıyla, Yüksek Öğretim gençliğinin Üniversite Konferans Salonu'nda toplanması.
1938 Kasım 13: Gençliğin Taksim Cumhuriyet Anıtı önünde toplanarak Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'i koruyacaklarına ant içmeleri.
1938 Kasım 14: Büyük Millet Meclisi çok hazin bir toplantı yaptı.
1938 Kasım 15: Hükümet Atatürk'ün Ankara'da ebedi istirahat yerine konulacağı 21 Kasım 1938 tarihini ulusal yas günü olarak duyurdu.
1938 Kasım 16: İstanbul'lular Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu'ndaki katafalkı önünde sabahın ilk saatlerinden gecenin son saatlerine kadar saygı ve üzüntü içinde son görevlerini yaptılar.
1938 Kasım 19: Büyük bir törenle, Atatürk'ün Dolmabahçe'den alınan yüce cenazesi, önce Sarayburnu'na, oradan Zafer torpidosuyla Yavuz zırhlısına götürüldü.Yavuz zırhlısıyla İzmit'e kadar götürülen tabut, oradan Ankara'ya yolcu edildi.
1938 Kasım 20: Atatürk'ün sevgilinaşı Ankara'ya ulaştı ve Ankara'da Büyük Millet Meclisi önündeki katafalka konuldu. Ankara'lılar da son görevlerini saygıyla yaptılar.
1938 Kasım 21: Atatürk'ün cenazesinin Etnoğrafya Müzesi'ndeki Geçici Kabre konulması.
1938 Kasım 25: Atatürk'ün vasiyetnamesinin açılması.
1938 Aralık 26: Atatürk'ün "Ebedi Şef" sanıyla anılmasının kabul edilmesi.
1953 Kasım 4: Atatürk'ün Geçici Kabri'nin açılması.
1953 Kasım 10: Atatürk'ün cenazesinin Anıt-Kabir'e nakledilmesi
 

sseyhan

GalataSaray
Katılım
Eyl 28, 2017
Mesajlar
548
Bi Yaşı
7 Yıl 3 Ay
Takımın
galatasaray
ATATÜRK'ün Kazandırdığı değerler

İlk büyük değer, bağımsız milli devlet

Yıkılması ve dağılması önlenemeyen imparatorluktan sonra millî devletin kurulması işinde ilk aşama, hudutları belirlenen coğrafyaya ulaşılması, bu coğrafya üzerinde bağımsızlığın ve millî şuurun (ulusal bilinç) doğmasının sağlanmasıydı. Kurulan millî devlet ve onun bağımsızlığı Atatürk’ün kazandırdığı temel değerlerdir.

Bağımsızlık, diğer atılımların ortamını hazırlayan, vazgeçilmezliği olan bir amaç, güvenli hudutlarla birlikte ulaşılması gereken ilk hedefti. İstiklâl Harbi adını bu amaçtan, bağımsızlıktan almıştır.

Millî devletin coğrafyasına ulaşılması ve bu coğrafya üzerinde bağımsızlığın gerçekleştirilebilmesi için, on yıl devam eden harplerden çıkmış bir millet tekrar dört yıla yakın çeşitli cephelerde, sayısı belirsiz devletle savaşmak veya en azından bir kısmı ile çarpışırken diğer bir bölümü ile her alanda kıyasıya bir mücadele içerisinde bulunmak zorunda kalmıştır. Bu devletler, Atatürk’ün deyimi ile “örneği görülmemiş bir galibiyetin temsilcileriydi”. Birinci Dünya Harbi’nde muharebe meydanlarında yenilmediği halde, harbi ve harple birlikte yurdunu kaybetme tehdidi altında olan umudunu yitirmiş bir toplum ve dağılmış bir ordu ile, sınırları ve hasımlarının sayısı belirsiz bir ülkede, iç ve dış birçok güç odağının karşı koyacağı bağımsız millî devlet kurma hedefini gerçekleştirmek için hareket edilmiştir. Millî devlet, millet gerçeğine ve millî birliğe dayanır. Atatürk’ün kurduğu millî devlette de, millî devletin vazgeçilmez gereği olan millî şuur (ulusal bilinç) yaratılmış, etkili kılınmış ve tam bağımsızlığa ulaşılmıştır.

Türk İstiklâl Harbi’nde en güç durumlarda dahi bağımsızlıktan ödün verilmemiştir. Atatürk tam bağımsızlığı bir “vazife” olarak belirtir ve “siyasî, malî, iktisadî, adlî, askerî, kültürel ve benzeri hususların7’ bütününde tam bağımsızlığı ve tam serbestliği öngörür. İstiklâl Harbi sonucunda bütün unsurları ile bağımsızlığa ulaşılmış, kendi irademiz ve kendi ölçülerimiz içerisinde çağdaşlaşmanın ortamı yaratılmıştı.

Bağımsız millî devlet, Atatürk’ün kazandırdığı ilk büyük değerimizdir. Bu değere Lozan’da siyasî sonuca bağlanan İstiklâl Harbi ile ulaşılmıştır. Diğer bütün değerler için de gerekli zemini hazırlayan temel olay İstiklâl Harbidir.

İstiklâl Harbi’nin askerî harekât bölümünü İzmir’de noktalayan Atatürk “asıl isimiz şimdi başlıyor” demiştir. Bu çok önemli bir tespittir. Bu tespit değerlendirilmeden, bu tespit dikkate alınmadan Atatürkçülüğe girilemez.

Çağın ve çağdaşlaşmanın ilk gereği olan bağımsız millî devletin kurulmasından sonra, diğer çağdaşlaşma atılımları için ortam hazırlanmış oluyordu. Çağdaşlaşmak için gerekli olan ve gerçekleştirilen atılımlar Atatürk’ün kazandırdığı diğer değerlerdir.

İkinci büyük değer, milletin egemenliği

Coğrafyası belirlenmiş bağımsız devlet, vatandaşı için özgür bir ortam sağlamadan çağdaşlaşma yolunu açamazdı. Özgürlüğe ancak millî egemenliğin gerçekleştirilmesiyle ulaşılabileceğini, millî egemenliğin temel ürününün özgürlük olduğunu belirleyen Atatürk, hareketin başlangıcında 22 Mayıs 1919 tarihli raporda-, Amasya Tamimi’nde, Erzurum Kongresi’nde millî egemenlik amacını ortaya koymaya başlamıştır.

O tarihte mevcut iç siyasî yapıya en çağdaş seçenek (alternatif) millî egemenlikti. Atatürk’ün iç politik durumdaki ilk işini iktidar seçeneğini açıklaması ve bu seçeneğin gerçekleştirilerek güçlendirilmesi oluşturuyordu. Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurarak ve her kararını onun düşünce ortamında geliştirerek, mevcut siyasî iktidara padişaha ve onun hâkim olduğu çevreye millî egemenlik seçeneği ile karşı koyabilmiştir. Şüphesiz demokrasiyi savunan fakat buna rağmen sarayın, totaliter sistemin yanında yer alan batılıların, millî egemenliği seçen Anadolu karşısındaki durumları, savundukları değerlerle, batı ölçüleri ile çelişiyor, kendileri ile ters düşmüş oluyorlardı. Atatürk’ün millî egemenlik alternatifini seçmesi bugün normal görünebilir. Olayı kendi tarihî atmosferi içerisinde düşünmek gerekir. Krallar, padişahlar, komünizm, nazizm, faşizm gibi kişi, aile, zümre veya sınıf hareketlerinin hâkim olduğu bir dünya ortamında millî egemenlik ilke olarak seçilmiştir. Seçimi değerli kılan bir diğer husus, cazip görünen, moda olan, seçimi kolay olan, kişinin gururunu okşayan totaliter seçenekler arasından bu kolaylıkları taşımayan millî egemenliğin seçilmiş olması ve harp şartlarında, inkılâp şartlarında uygulanmak zorunda kalınacağının bilinmesidir.

Atatürk iktidarın kaynağını iktidarın dayandığı tabanı değiştirmiştir. İktidarı bir aileden almış ve bütün millete devretmiştir. Bu özelliği ile diğer siyasî ihtilâl niteliğindeki iktidar değişikliği olaylarından daha farklı, daha büyüktür. Fransız İhtilâli egemenliğin millete devrini amaçlamışsa da, sınıf hareketi özelliğinden kurtulup egemenliğin millete devri amacına birçok dar boğazdan geçtikten sonra ulaşabilmiştir. Rus İhtilâli iktidarı bir oligarşiye, bir partili kadrosuna devretmiştir. Atatürkçülük ise iktidarı genişleten, iktidar tabanını milletin bütününe yaygınlaştıran bir harekettir.

Millî egemenlik çağdaş yönetimin temel seçeneği olarak Atatürk tarafından bize kazandırılmış bağımsız millî devletten sonraki diğer büyük bir değerdir. Millî egemenlik özgürlük ilkesinin kaynağını oluşturacaktı.

Bağımsızlık için güvenli sınırlara dayanan millî devlet, özgürlük için millî egemenlik gerekliydi.

Millî egemenliğe dayalı özgürlük, aynı zamanda toplum ve kişilerin gelişmesinin ortamını oluşturduğu için önem taşıyordu. Kapalı sistemler, özgür düşünceye getirdikleri kısıtlamalarla düşünceyi ve düşünce ile birlikte kişinin ve toplumun gelişmesini sınırlamakta ve kısıtlamaktadırlar.

Üçüncü büyük değer, lâik zihniyet

Bağımsız millî devlet, özgürlük ve millî egemenlikten sonra, özgürlüğün gereğine uygun bir zihniyet değişikliğinin sağlanması şüphesiz vazgeçilmez bir adımdı. Akılcılığa dayanan açık düşünce ortamı gerçekleştirilmeden çağın ve gelecek çağların gerekleri yerine getirilemeyecekti. Bu da herşeyden önce ve her alanda lâik bir anlayış ve lâik bir uygulama ile mümkün olabilecekti.

Batının Rönesansını nasıl Reformundan ayırmak mümkün değilse, Türk çağdaşlaşmasında da yenileşmeyi lâik toplum yaratılmasından ayrı düşünemeyiz. Atatürk’ün kazandırdığı ve Atatürkçülükle sahip olduğumuz değerlerin en önemlilerinden birisi, çağın ve gelecek çağların ihtiyaçlarına uygun ortamın yaratılabilmesi için gerekli olan lâik özellikli zihniyet yapısının gerçekleştirilmesiydi.

Dördüncü büyük değer, Atatürkçülük

Atatürk’ün milletimize kazandırdığı değerlerin en önemlilerinden bir diğeri, bağımsız millî devleti, millî egemenliği, lâik zihniyeti ve bunlarla birlikte diğer inkılâplarını ilkeleri yönünde bütünleştiren, güvence altına alan, kendi potasında sistemleştiren Atatürkçülüktür.

Kazanılan değerlere sağlam ilkelerle ulaşılabilmiş ilkeler yönünde ve onlara dayanarak inkılâplar gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Lâiklik ve İnkılâpçılık birer ilke olarak diğer bütün inkılâp ve çağdaşlaşma uygulamalarını yönlendiren düşünce bütününün unsurlarıdır.

Kazanılan üç büyük değer olan, bağımsız millî devleti, millî egemenliğe dayanan özgürlüğü ve lâik zihniyeti gerçekleştirmek ve güçlendirmek için ilkelere bağlı kalarak bütün alanlarda inkılâp hareketlerine girişilmiştir.

İnkılâplar, kazanılan değerlerin gereği olan, akla ve bilime dayalı büyük uygulamalardır. Sosyal, ekonomik ve politik alanlara yayılmış, hukuk ve eğitim konularında yoğunlaşmışlardır.

Açıklanan ilkeler, inkılâplar ve oluşturulan kurumlar birer dogma değildir. Başka dogmalara da bağımlılıkları yoktur.

Atatürkçü düşünce sisteminde yalnız aklın, bilimin ve şartların verdiği doğrultu önem taşır. Akla ve bilime açık düşünce ortamı ve buna uygun Atatürk dönemi uygulamaları Türk çağdaşlaşmasının yolunu belirler. Türkiye Cumhuriyeti Atatürkçü düşünce sistemine bağlı olarak kurulmuştur.

Bütün diğer düşünce ve uygulamalara yön veren düşünce sisteminin veya ideolojinin seçimindeki hatanın etkisini gidermek çok zordur. Yanlış bir ideoloji seçilmişse bunun kayıplarının giderilmesi uzun zaman gerektirir. Almanların ve İtalyanların nazizm ve faşizmi temel düşünce olarak benimsemelerinin kayıpları konu ile ilgili çarpıcı bir örnek olabilir. Yanlış bir ideoloji seçimi, hareket noktasında, uygulama yönteminde, uygulamada ve amaçların belirlenmesinin tamamında yanlış seçim demektir.

20 nci asırda geniş şekilde uygulama alanı bulmuş birçok düşünce sistemi, yönetim türü, henüz bir asır geçmeden çağdaş özellik taşımadığı ve çağa uyum sağlayamadığı, çağı ile bağdaşmadığı için değişmek durumunda kalmışlardır. Yarım asırdaki gelişmeler karşısında yenik düşmüşlerdir. Bünyeleri kendi kendilerini yenilemeye uygun olmadığı için bu gücü gösterememişlerdir.

Atatürkçülük ise her çağda çağdaş özellik gösterebiliyor. Düşünce sistemleri arayışları içerisinde olma ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Bu sebeple Atatürk’ün kazandırdığı en büyük değerlerden birisi Atatürkçü düşünce sistemidir, Atatürkçülüktür diyoruz.






 

sseyhan

GalataSaray
Katılım
Eyl 28, 2017
Mesajlar
548
Bi Yaşı
7 Yıl 3 Ay
Takımın
galatasaray
Atatürk'ü Koruma Kanunu nedir?

Son zamanlarda Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden kişiler hakkında açılan soruşturmalar ile gündeme gelen Atatürk'ü Koruma Kanunu, merak edilen konular arasında yer alıyor. Peki Atatürk'ü Koruma Kanunu nedir?




Son olarak bugün yazar Kadir Mısıroğlu hakkında Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret suçundan açılan soruşturma ile yeniden merak edilen konular arasında yer alan Atatürk'ü Koruma Kanunu, vatandaşlar tarafından araştırılıyor. Peki Atatürk'ü Koruma Kanunu nedir? 5816 numaralı kanun nedir? İşte detaylar...

ATATÜRK'Ü KORUMA KANUNU NEDİR?
Atatürk'ü Koruma Kanunu, Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimselere yönelik uygulanan cezayı belirten bir kanundur. Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkında uygulamaya konan bu kanun, 25 Temmuz 1951 tarihinde kabul edilmiş ve 31 Temmuz 1951 tarihinde de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

5816 numaralı Atatürk'ü Koruma Kanunu maddeleri;

Madde 1 – Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir. Yukarki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.

Madde 2 – Birinci maddede yazılı suçlar; iki veya daha fazla kimseler tarafından toplu olarak veya umumi veya umuma açık mahallerde yahut basın vasıtasiyle işlenirse hükmolunacak ceza yarı nispetinde artırılır. Birinci maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlar zor kullanılarak işlenir veya bu suretle işlenmesine teşebbüs olunursa verilecek ceza bir misli artırılır.

Madde 3 – Bu kanunda yazılı suçlardan dolayı Cumhuriyet savcılıklarınca re'sen takibat yapılır.

Madde 4 – Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Madde 5 – Bu kanunu Adalet Bakanı yürütür.



 

sseyhan

GalataSaray
Katılım
Eyl 28, 2017
Mesajlar
548
Bi Yaşı
7 Yıl 3 Ay
Takımın
galatasaray
Mustafa Kemal'in Atatürk Soyadını Alışı


Mustafa, Mustafa Kemal olmakla kalmadı…

Sonraki yıllarda yeni adlar almaya, yeni şanlar kazanmaya devam etti…

Çanakkale Savaşı’ndan sonra rütbesi paşalığa yükseltilince, adı Mustafa Kemal Paşa oldu.

Kısaca, Kemal Paşa diye anılmaya başlandı.

Sarı Paşa diyenler de oldu.

Sakarya Savaşı’ndan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi ona Gazi rütbesini verdi.

Adı, Gazi Mustafa Kemal Paşa oldu.

Bu unvan o kadar benimsedi ki, herkes ondan kısaca Gazi Paşa diye söz etmeye başladı.

21 Haziran 1934’te Soyadı Kanunu çıkınca, herkesin aklına, doğal olarak, ilk o geldi:

Gazi Mustafa Kemal’in soyadı ne olacaktı? Herkese soyadı bulan Gazi, kendisine nasıl bir soyadı bulacaktı?

Meclis’te, gazetelerde her gün ortaya yüzlerce öneri atıldı… Konuşuldu, tartışıldı, ama bir karara varılamadı.

Günler, haftalar geçti… Sonunda, herkesin merakını gideren, üzerinde anlaştığı öneri, Saffet Arıkan’dan geldi.

Daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı da yapacak olan Saffet Arıkan, Atatürk soyadının nasıl ortaya çıktığını şöyle anlatmaktadır:

“1934 senesi, Dil Kongresi’nde Dil Tetkik Cemiyeti Başkanlığı’na getirildim. Kongreden bir müddet sonra, 26 Eylül tarihi dil bayramı idi. Bunun için bir nutuk hazırlamam lazım geliyordu. Bu Nutuk müsveddede görüldüğü gibi, ‘Ulu Önderimiz Atatürk Mustafa Kemal’ diye başlıyordu.

“Atatürk o tarihe kadar, Soyadı Kanunu çıktığı halde henüz soyadı almamıştı.

Nutku kendine gösterdim. Atatürk kelimesini görür görmez üzerinde durdu. Birçok kereler bu kelimeyi tekrar etti. ‘Çok güzel bir buluş ama çok iddialı,’ dedi. Ancak, müsveddede tashihler yaptığı halde, Atatürk’e dokunmadı. Müsveddenin sonlarında bir de ‘Türk Atası’ diye bir terkip kullanmıştım. Bunu daha fazla iddialı bularak Atatürk tarzında tashih etmemi emretti.

Başka bir şey söylemedi. Ben nutkumu verdikten epey sonra, Gazi Mustafa Kemal, Atatürk’ü soyadı olarak aldı.”
 

Baros

GalataSaray
Katılım
Kas 27, 2016
Mesajlar
4,230
Bi Yaşı
8 Yıl 29 Gün
Konum
İstanbul
Takımın
galatasaray
Seyhan emeğine sağlık çok güzel düşünüp bu konuyu açmışsın konuyu arşiv yapmayalım paylaşım devam etsin
 

gb1907

TrabzonSpor
GalataSaray
FENERBAHÇE
BEŞİKTAŞ
Katılım
Haz 18, 2017
Mesajlar
769
Bi Yaşı
7 Yıl 6 Ay 12 Gün
Takımın
fenerbahce
gerçekten okumaya bir başladıysam zamanın nasıl geçtiğini anlamadım emeğine sağlık hocam süper olmuş.
 

sseyhan

GalataSaray
Katılım
Eyl 28, 2017
Mesajlar
548
Bi Yaşı
7 Yıl 3 Ay
Takımın
galatasaray
Atatürk İlkelerinin Ortak Özellikleri


Atatürk ilkeleri bir bütünü oluşturan ilkeler olup türk toplumunun ihtiyaçlarından doğmuştur. Bu ilkelerin ortak ve temel özelliği Türk milliyetçiliği esasına dayanmasıdır. Milliyetçilik milli ihtiyaçlardan kaynaklanmış olup Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmayı amaçlamıştır. Altı temel ilkeden olan milliyetçilik ilkesi aynı zamanda diğer ilkelerin de özünü oluşturur. Cumhuriyetçilik millet egemenliğine dayalı bir ilkedir. Halkçılık halkın çıkarına ve yararına bir siyaset izlenmesi, halkın kendi kendini yönetmesi, herkesin kanun önünde eşit olması, hiçbir kişiye ve zümreye ayrıcalık tanınmamasını esas alan bir ilkedir.Devletçilik devletin her alanda vatandaşın yanında olmasıdır.


Laiklik din ile devlet işlerinin ayrı tutulduğu ;devletin bireylerin din ve vicdan özgürlüğünü gerçekleştirmesinde tarafsız olduğu ilkedir.İnkılapçılık bütün ilkelerin geliştirilip sürdürülmesidir. Atatürkçülük, Atatürk’ün gösterdiği hedefler, ilkeler ve Türk inkılabı ile bir bütündür. Atatürk İlkeleri herhangi bir yabancı siyasal akım ya da ideoloji ile açıklanamaz. Bu ilkeler Türk halkının milli ihtiyaçlarından doğmuştur.Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarma anlayışı ve çabalarının sonucu olup dinamik bir yapıya sahiptir. Atatürk ilkeleri, bir Türkiye ve Türk milleti gerçeğidir. Bu gerçeğin kaynağı Türk tarihidir; Türk’ün karakteri ve insan yapısıdır.Akıl ve bilim yoluyla çağdaş ölçüler içerisinde uygulanan bu ilkeler; Atatürkçü Düşünce Sistemi’nin ön gördüğü milli egemenlik esasına dayanır.
 

sseyhan

GalataSaray
Katılım
Eyl 28, 2017
Mesajlar
548
Bi Yaşı
7 Yıl 3 Ay
Takımın
galatasaray
Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi



Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır.
Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin!
Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler.
Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!



Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927
 

sseyhan

GalataSaray
Katılım
Eyl 28, 2017
Mesajlar
548
Bi Yaşı
7 Yıl 3 Ay
Takımın
galatasaray
Sabiha Gokçen Anlatıyor...





Gazi Çiftliğinde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir kadına rasladık.

Atatürk attan inerek bu ihiyar kadının yanına sokuldu.

– Merhaba nine

Kadın Ata’nın yüzüne bakarak hafif bir sesle;

– Merhaba dedi.

– Nereden gelip nereye gidiyorsun? Kadın şöyle bir duraklayıp,

– Neden sordun ki, dedi. Buraların sabısı mısın? Yoksa bekçisi mi?

Paşa gülümsedi.

– Ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine. Bu topraklar Türk milletinin malıdır. Buranın bekçisi de Türk milletinin kendisidir. Şimdi nereden gelip nereye gittiğini söyleyecek misin?

Kadın başını salladı.

– Tabii söyleyeceğim, ben Sincan’ın köylerindenim bey, otun güç bittiği, atın geç yetişdiği kavruk köylerinden birindeyim. Bizim mıhtar bana bilet aldı trene bindirdi, kodum Angara’ya geldim.

– Muhtar niçin Ankara’ya gönderdi seni?

– Gazi Paşamızı görmem için. Başını pek ağrıttım da….

Benim iki oğlum gavur harbinde şehit düştü. Memleketi gavurdan kurtaran kişiyi bir kez görmeden ölmeyeyim diye hep dua ettim durdum. Rüyalarıma girdi Gazi Paşa. Bende gün demeyip mıhtara anlatınca, o da bana bilet alıverip saldı. Angaraya, giceleyin geldimdi. Yolu neyi de bilemediğimden işte ağşamdan belli böyle kendimi ordan oraya vurup duruyom bey.

– Senin Gazi Paşa’dan başka bir isteğin var mı?

Kadını birden yüzü sertleşti.

– Tövbe de bey, tövbe de! Daha ne isteyebilirim ki… O bizim vatanımızı gurtardı. Bizi düşmanın elinden kurtardı. Şehitlerimizin mezarlarını onlara çiğnetmedi daha ne isteyebilirim ondan? Onun sayesinde şimdi istediğimiz gibi yaşıyoruz. Şunun bunun gavur dölünün köpeği olmaktan onun sayesinde kurtulmadık mı? Buralara bir defa yüzünü görmek, ona sağol paşam! Demek için düştüm. Onu görmeden ölürsem gözlerim açık gidecek. Sen efendi bir adama benziyon, bana bir yardım ediver de Gazi Paşayı bulacağım yeri deyiver.

Atatürk’ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok duygulandığı her halinden belliydi.

Bana dönerek,

– Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımızdır… Benim köylüm, benim vefalı Türk anamdır bu.

Attan indim. Yaşlı kadının elini tuttum anacığım dedim, sen gökte aradığını yerde buldun, rüyalarını süsleyen, seni buralara kadar koşturan Gazi Paşa yani Atatürk işte karşında duruyor.

Köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü. Elindeki değneği yere fırlatıp, Atatürk’ün ellerine sarıldı. Görülecek bir manzaraydı bu. İkiside ağlıyordu.

İki Türk insanı biri kurtarıcı, biri kurtarılan, ana oğul gibi sarmaş dolaş ağlıyorlardı.

Yaşlı kadın belki on defa öptü atanın ellerini. Ata da onun ellerini öptü. Sonra heybesinden küçük bir paket çıkarttı. Daha doğrusu beze sarılmış bir köy peyniri. Bunu Atatürk’e uzattı;

– Tek ineğimim sütünden kendi ellerimle yaptım Gazi Paşa, bunu sana hediye getirdim. Seversen gene yapıp getiririm.
Paşa hemen orada bezi açıp peyniri yedi. Çok beğendiğini söyledi.

Sonra birlikte köşke kadar gittik. Oradakilere şu emri verdi;
“Bu anamızı alın burada iki gün konuk edin. Sonra köyüne götürün. Giderken de kendisine benim bütcemden üç inek verin armağanım olsun.“